Sevgili Kont,
"Ya da" nın ayrı yazılmasını ben şahsen kendim teşvik ederim ama o günkü yorumumda maalesef hızlı yazmamın azizliğine uğradım...
Bak bu yazımızdaki "ya da" lar hep ayrı
Siirt'i Kurtarmak -12.02.2009-Yazar : Bekir Berkay Türkay
Son zamanlarda moda olan bir cümle "Bir yeri, bir şeyi, bir kimseyi kurtarmak." . Gazetelerin ciddi anlamda etkisinin olduğunu düşündüğüm bu cümle altında birçok soruyu akla getiriveriyor hemen. Neden, nasıl, ney-den, kimden, ne zaman Siirt'i kurtaracağız? Kurtarmak kelimesi biraz iddialı bir kelime ve esaslı dayanışmayı, doğru yerde doğru zamanda gerekli hatta gerektiği kadar güç kullanmayı, planlı hareket etmeyi, çözüm üretmeyi iyi bilmek gerekir bu kelimeyi kullanırken ve dahi uygularken.
Kurtarmak kelimesi için bakın TDK (Türk Dil Kurumu) ne diyor:
kurtarmak(-i)
1. Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak:
"Şu durup dururken şimşek gibi çakan ağrılardan kurtarsınlar, servetimin yarısını anamın ak sütü gibi vereyim." -R. N. Güntekin.
2. Kurtulmasını sağlamak:
"Bunlar tahlisiye madalyalarıdır. Geçen sene yangında bir çocuğu kurtardım." -N. Hikmet.
3. Uzaklaştırmak.
4. Kazandırmak, yeniden ele geçirmek:
"Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." -Atatürk.
5. Bir şeye zarar gelmesini önlemek:
"Bu kız beni ilk defa çevreme karşı isyandan kurtardı." -H. E. Adıvar.
6. Birinin cezalandırılmasına engel olmak:
"Baban bana vaktiyle iyilik yaptı, seni kurtaracağım." -H. E. Adıvar.
7. (nsz) Bir şeyin değerini karşılamak: Beş bin liradan aşağısı kurtarmaz!
Birinci maddesindeki anlamıyla kurtarmak belki de bizi çok ilgilendirmiyor gibi görünüyor ama yaşadığımız kimimizin doğduğu yer olan Siirt bir canlı gibi görülebilir mi? Aslında kültürümüzde bunun yeri vardır. Devlet Babadır, Vatan ise Ana. Herkes ortak Ana olarak Türkiye'yi kabul etmiş ama birçoğumuz aslında Analardan (memleketler) oluşmuş tabir caizse Kraliçe Anayı yani Vatanı filhakika "Anavatanı" kastederiz bunu söylerken. Memleket şehir manasında söylendiğinde ise bizim için "Vatan" gibidir. Bu manada herkes için şehri bir canlı varlık gibidir ve felaketten, zor durumdan, tehlikeden korumak-kurtarmak her normal insanın öncelikli görevleri arasında yer almalıdır.
İkinci maddesindeki kurtulmasını sağlamak anlamıyla daha iyi örtüşür "kurtarmak" kelimesi işlevi ve amacı gereği.
Üçüncü anlam "Siirt'i kurtarmak" anlamıyla uyumlu değildir çünkü koskoca şehir hareket edemez ki uzaklaşabilsin.
Dördüncü, beşinci ve yedinci maddelerdeki kazandırmak, yeniden ele geçirmek, bir şeye zarar gelmesini önlemek ve değerini karşılamak anlamları "Siirt'i kurtarmak" derken bize aslında asılda yapılması gerekenleri anlatır. Siirt'i kurtarmak derken aslında bunlar anlaşılmalıdır. Yeniden ele geçirmek derken dikkat etmek gerekir ve bunun algılaması da düşmanın elinde olanı değil de yanlış ellerin elinde olanı yeniden ele geçirmek olarak olmalıdır.
Altıncı maddeyi kabullenmek akıl sahiplerinin işi olmasa gerek.
Her zaman birileri birilerini ve bir yerleri kurtarmak istemiştir tarih boyunca. ABD her işgal ettiği toprak için bu kelimeyi kullanarak kendisine haklılık payı çıkarmaya çalışmış ama asıl amacının kendisine çıkar sağlamak olduğunu hiçbir zaman saklayamamıştır. Kolonileşme ki aslı köleleştirmedir, günümüz Post Modern ötesi dünyasında artık yerini "Kurtarmak" kelimesine bırakmıştır ki bu değişimdeki amaç eskisi kadar cahil olmayan halkları dozunu arttırarak kandırabilmektir. Neyi kurtarmak diye sorulduğunda cevaplar hep hazırdır. İnsanlığı, medeniyeti! , eğitimsiz ve aç çocukları gibi cevaplarla yapılan işi kutsi, insani ve dahi ahlaki gibi göstermeye çalışmaktır. Aslında bu gayret "tek dişi kalmış canavarlığın" ne kadar iğrenç olduğunu daha iyi anlamamız için bize yol gösteriyor. Kurtarma işi başlarda sözüm ona kurtulanlar tarafından mutlulukla, coşkuyla karşılanıyor ama işin aslı ortaya çıkmaya başlayınca gerçekte ne kurtulanın ne de kurtaranın olmadığı açıkça görülüyor. Sözde Kurtarıcılar tarafından kurtarılamayanlar ve özellikle kendi içlerinde kurtarıcı yokmuş gibi davrananlar ise herkesten önce yeni bir kurtarıcı arayışına geçerler.
Bu durum dünyanın her yerinde değişik şekil ve derecelerde görülebilir. Kurtarıcı rolünü üstleneler bazen bir devlet, bazen bir iş adamı, bazen bir siyasetçi, bazen de içimizden biri olabilir. Kurtulmayı bekleyenler ise bazen bir devlet, bazen bir halk, bazen bir şirket, bazen bir hayvan ya da bitki topluluğu ve bazen de biz olabiliriz.
Kurtarmanın çok değişik uygulamaları vardır bazısı tereyağından kıl çeker gibi olurken bazısı ise kor kömürün üzerinde yürümek kadar ızdırap verir. Uygulamaların yöntemi sorunun büyüklüğüne ve kaynağına göre değişiklik gösterebilir. Burada önemli olan samimiyettir, inanmaktır, çaba sarf edebilmektir, yılmamaktır.
Kurtarmayı yapanların bu duygu ve hareket sistemi içersinde olması yeterli midir? Hayır, kurtarıcı aynı zamanda işin ehli olmalıdır ya da ehil kişilerle birlikte olmalıdır. Kurtarıcı aynı zamanda güç sahibi olmalıdır veya güce sahip olacak kadar bilgili olmalıdır.
Fatih, İstanbul'u fethederken sadece samimi, inançlı ve sebatlı değildi aynı zamanda güce ve bilgiye de sahipti. Yavuz, Mısır seferini yaparken zamanın en iyi toplarına sahipti ama aynı zamanda da adil olmaya, yılmamaya da çalışıyordu.
Peygamber Efendimiz bilginin gücüne inanmış ve bu yönde bize her zaman olduğu gibi rehberlik etmiştir. Özellikle savaş esirlerinden okuma yazma öğretme karşılığında özgürlük vaadiyle faydalanması bize çok şeyler anlatır.
Bazı kurtarıcılar bilginin ve gücün tam anlamıyla sahibi olduğunu sanarak daha fazla çaba sarf etmelerinin gereksizliğine inanırlar ve aslında bir nevi tanrıcılık oyunu oynarlar. Maalesef bu durum, mutlak güce tek sahip olanın Allahu Teala olduğu gerçeğini reddettirmese bile unutturabilir. Bilgi ancak siz öldüğünüz zaman biter ve bu bitiş aslında sadece sizin içindir.
Şehri kurtarmaya talip olanlar ki bunlar genellikle dernek yöneticileri, amirler, müdürler, siyasetçilerden oluşurlar, her şeyden önce samimi olmalıdırlar, fedakar olmalıdırlar, sevgi ve saygı ile dopdolu olmalıdırlar, güce sahip değilseler bile bilgiye sahip veya bilgili olana sahip olmalıdırlar.
"Bilgiyle dirilenler ölmez." Hz.Ali