bir çok arkadaşımız bahsettiğin sitede üye. Siirt ile ilgili mükemmel fotoğraflar sunmuş ve Siirt hakkında bilgiler vermişlerdir.
Yine de paylaşımın için teşekkürler
güzel çalışmalar var sitede
aşağıdaki fotoğraf da atlas dergisi fotoğrafçısı halim diker tarafından konmuş siteye...
http://www.fotokritik.com/430406
Bediklerin köyü...
Akarsu İsmiyle müsemma bir mezra. Siirt - Eruh yolu üzerinde. Botan Çayı'nın en büyük kollarından biri olan Zarova Çayı yarımadanın üzerinde kurulu köyün etrafından dolanıyor. Güvenlik açısından pek tekin olduğunu söyleyemem. 2004 te tek tük de olsa çatışmalar oluyordu. Manzara olarak bugüne dek gördüğüm en güzel yerleşim yeri. Toprakları bereketli. Yanıbaşından akan nehir tertemiz kaynak suyu. Bağlı olduğu köy ve daha yukarıdaki mezralar boşaltılmış. Akarsu karakol noktasına yakın olduğundan hala yaşam sürüyor. Sadece 4 aile var. Çocuklar gün boyu ırmak kıyısında oynuyor. Canları çektiğinde yiyecekleri kadar balık avlıyabiliyorlar. Her taraf sebze bahçesi. Fotoğrafı çektiğim yerde 9 gün kamp kurdum. Bir nebze olsun oranın havasını soluyabildim. Asıl konuya gelince Burası Bediklerin köyü. Saffet Arıkan Bedük ismini hatırlayanınız da olabilir. Eski milletvekili, sanırım Doğruyol P. Dendi. Nehrin yanındaki kayalıklara yapılmış, kubbeli işlemeli saray gibi bir ev var. Arap mimarisini andırıyor. Büyük kısmı çökse de hala heybetli ve muhteşem. Bedik ailesi burayı terk edeli çok olmuş. Ancak arazinin büyük bir kısmı onlara ait. Düşündüm de bu köy batıda olacaktı... Etrafı telle çevrilip villalar köşklerle donatılırdı herhalde.
bir çok arkadaşımız bahsettiğin sitede üye. Siirt ile ilgili mükemmel fotoğraflar sunmuş ve Siirt hakkında bilgiler vermişlerdir.
Yine de paylaşımın için teşekkürler
"BİZİM YANIMIZA GELEN HİÇ KİMSE GELDİĞİ GİBİ AYRILMAMIŞTIR"Şeyh Muhammed Kazım KS
Yanılmıyorsam eğer, Halim Diker'in
http://www.fotokritik.com/422661
burada sunmuş olduğu fotoğraf Türkiye Çapında bir yarışmayada katılmıştı.
------------
Dikboğaz
Dikboğaz... Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Yassıdağ’ın tepelerinden birine yaslanmış büyük bir korucu köyü. Büyükçe bir ilkokulu, sağlık ocağı, karakolu var. Hemen her evde yaşam var, hemen her evin hayvanları var. Satacak, koyunları, peynirleri de var. Korucu aylıkları da var. Güneydoğunun ücra bir köyünde eğer bunları yaşayacaksanız bir bedeli var, koruculuk. Köyünüzü düşmana yani teröriste karşı koruyacaksınız ki bunlar oalacak. Her evde telefon da olacak. Her evde uydu kanalları da seyredilecek. Her köye nasip olmayan bir gelirleri var, korucu aylıkları. Nedir ki koruculuk diyeceksiniz. Her sabah içtima ile toplanılacak. Korucu başının emirleri alınacak. Görev dağıılımı yapılacak. Yol boyunca belirli noktalarda gözetleme yapılacak. Geceleri nöbetler tutulacak. Üniformasız dolaşılmayacak. Sırtınızdan kaleşnikoflar eksik olmayacak. Baskınlara karşı hep tetikte olunacak. Ama yine de her an zalim kurşunlara, gecenin kör karanlığında hedef olunacak. Nice şehitler vermiş bir köyün ahalisinden olacaksınız bütün bunların sonunda. Gecenin kör karanlığında sinsice yaklaşacak karaltılar. Çocuğunuz eşiniz yatağında huzur içinde uyurken kulakları sağır eden cayırtılar kopacak bilinmez bir vakit. Bu an için korucusunuz siz. Eve sıcak yemek girsin, huzur girsin için. Çocuklarınızın tüm masrafları da karşılanacak. Kaçak elektirikle gün boyu sularınız tencereniz kaynayacak, eviniz ısınacak. Korucu olmayı redd edip boşaltılan köylerden toplanan telefon direkleriyle evler onarılacak, çardaklar yapılacak. Boşalan bahçelerin mahsülleri kendi hesaplarına yazılacak.
Tam bir tezatlar yumağıydı Dikboğaz. Terör azaldı ve neredeyse bitti desek te bu yaşam böyle başladı böyle sürecek. Huzurlu bir korkunun hayata tutunduğu ister şanslı ister şanssız bir köy deyin. Dikboğaz, sokaklarında uzun namlulu silahlar taşıyan babaların, şen kahkahalar atan mutlu çocukların, kocasını korkuyla nöbete yollayan kadınların köyü.
Ama güzel bir köy,sıcak, misafirperver insanların köyü.
"BİZİM YANIMIZA GELEN HİÇ KİMSE GELDİĞİ GİBİ AYRILMAMIŞTIR"Şeyh Muhammed Kazım KS