Siirt’in nüfusunun 10 bin dolaylarında olduğu yıllarda, bu gibi haberler hemen yayılır “falanca kişiye, falancanın kızı istenecekmiş” sözleri her tarafta duyulurdu. İşin kesinleşmesiyle hikâyenin sonu da gelmiş olurdu ki buna mahalli lisanla TEMLIHKEYYE=TEMMILHAKKOYE veya Türkçe tercümesiyle hikâyenin sonu geldi, anlamında deyim kullanılırdı. Artık, iş rivâyet olmaktan çıkmış, kızın isteneceği, daha doğrusu verileceği de kesinleşmiştir.
İşte, bunu müteakip KIZIN İSTENMESİYLE İLGİLİ İLK ADIMA (TEMLIHKEYYE= TEMMILHAKKOYE) denilirdi. Bu evlilik için yapılan ilk etkinlikti. Erkek tarafı, kızın verileceğinin kesinleşmesinden sonra, erkek tarafının ileri gelen bireylerinden müteşekkil 4-5 erkek, 4-5 kadın, gelin adayının evlerine giderek kızı isterlerdi. İsteme işinde, genelde bir din adamı da bulunur, kızın istenmesiyle ilgili duayı yapar, fatihayı okurdu.
Bu gidişte, damat tarafı, kız tarafına tepsilerle baklava, kurabiye, pasta götürür, bunun yanında en iyi cinsinden bir kutu şekerleme veya çikolatayı beraberlerinde götürmeyi ihmâl etmezlerdi. Damat tarafının erkekleri ve kadınları ayrı ayrı odalarda, harem-selâmlık şeklinde otururlar, “hoş geldiniz” faslından sonra Damat tarafının beraberlerinde götürdükleri din adamı kızı isterdi. Kız istenirken, din adamlarının kullandıkları tekerleme genelde kalıplaşmıştı. İşte, kız isteme sırasında, Hocanın okuduğu tekerleme şeklindeki deyişi:
CİNEKUM, TALİBİN, RAĞİBİN HATİBİN
KERİMETEKUM AYŞE ĞENIM (MESELÂ)
ŞE IBINNE CÜNEYT EFENDİ (MESELÂ)
ME TEKULU?
Bu istemenin Türkçe tercümesini şöyle yapabiliriz:
RAĞBET EDEREK VE GÖNÜLLÜ OLARAK
KIZINIZ AYŞE HANIMI (MESELÂ)
OĞLUMUZ CÜNEYT EFENDİYE (MESELÂ) İSTİYORUZ
NE DİYORSUNUZ?
Hoca, bu tekerlemeyi üç defa okuduktan sonra, kız tarafının en yaşlısı veya en muteber olan kişisi “ATAYNA=VERDİK” derdemez, damat ailesi tarafından görevlendirilmiş bir genç koşarak, önce hocanın, sonra, sırasıyla kız tarafının aile büyüklerinin ellerini öperdi. Hoca da Fatihayla ve duayla her iki tarafa mutluluklar dilerdi. Böylece “filânın kızı, falancaya istenecekmiş” şeklindeki hikâye, mutlu bir sonla noktalanmış olurdu.