3 sonuçtan 1 ile 3 arası
  1. #1
    Teğmen Array
    Üyelik tarihi
    15.09.2005
    Yer
    Siirt
    Yaş
    39
    Mesajlar
    17.587
    Tecrübe Puanı
    377

    Standart Ömer Yağlıdere 'Koçerler' Konulu Fotoğraf Sergisi Açtı

    SERGİ & SÖYLEŞİ

    ANADOLU’DA GÖÇER AŞİRETLER



    “Koçer” kelime olarak “göçer, göç eden” anlamındadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan ve sayıları birkaç yüz bin olan Koçerler genellikle hayvancılık ile geçimlerini sağlayan aşiretlerdir. Bu albümdeki fotoğraflar Ömer Yağlıdere tarafından yaklaşık 6 aylık hazırlık ve tanışma döneminden sonra 1 yıllık süreçte (2008-2009 yıllarında) Siirt’te çekilmiştir.

    Uzun süre Siirt'te özel bir hastanede doktorluk görevini başarıyla yapan ve boş zamanlarını Siirt ili merkez, İlçe ve köylerinde gezerek Gördüğü manzaraları ölümsüzleştiren Ömer Yağlıdere bildiğiniz üzere Siirtliler Board Üyelerinden Fotoğrafa Meraklı olanlara da Hastanedeki kendi odasında önemli bilgiler ve Fotoğrafçılığın temel eğitimini vermiştir.

    Ömer Yağlıdere Son olarak yaylaya çıkan bir koçer aileyi kareleyip 28 Nisan 2011 Tarihinde Şefik Bursalı Sanat Galerisinde Fotoğrafseverlerin beğenine sunmuştur.

    Siirt ile ilgili Fotoğraf arşivinin bolca olduğunu tahmin etiğimiz değerli hocamız Her fırsatta Memleketimiz Siirt'i en iyi şekilde Tanıkmaktadır.

    Bu arada her fırsatta Beni bizzat cepten arayıp Siirt'teki dostlarını ve kursiyerlerini birbir sorup selamlarını iletmektedir.

    Hocamızı en kısa zamanda İlimizde Konuk etmekten onur duyacağız.

    Aşağıda sunacağım Fotoğrafları da 'Fotoğraf Dergisi'nde Gültekin Çicgen'in Kaleme Aldığı Ömer Yağlıdere'nin "Koçerler" Albümü Üzerine yazı Dizisini Okuyabilirsiniz.







    Aşağıdaki Fotoğrafda Ömer Yağlıdere Facebook Hesabından Kopyalanmıştır.


















  2. #2
    Teğmen Array
    Üyelik tarihi
    15.09.2005
    Yer
    Siirt
    Yaş
    39
    Mesajlar
    17.587
    Tecrübe Puanı
    377

    Standart

    ANADOLU’DA GÖÇER AŞİRETLER: KOÇERLER

    Ülkemizin doğu ve güneydoğusunun sarp coğrafyası gibi, orada yaşayan insanların
    yaşamı da bir o kadar çetin. Gerek coğrafya, gerek sosyal yapı ve gerekse ekonomik
    nedenlerle yaşanan güçlükleri görünce, yüzlerindeki erken oluşmuş çizgilerin
    nedenini anlamak hiç zor değil. Bunların temelinde ise bölgedeki feodal yapının
    olduğu bilinen ama hep gözardı edilen bir gerçek. Özellikle siyasetçilerin, hep
    kolayına gelmiş, fazla zahmete girmeden sadece aşiret liderleri ile görüşerek oy
    potansiyelini arkalarına almak. Dolayısıyla bölgede eğitim, istihdam gibi temel
    ihtiyaçlar hep ihmal edilmiş.


    Yıllar önce üç buçuk yıl Tatvan’da çalışmıştım. Yakın zamanda da bir buçuk yıl
    Siirt’te çalıştım. Bu bölgede doğmamış biri olarak, elli yıllık yaşamım içinde beş yıl
    uzun bir süre. Her ikisinden de dönerken hâlâ devam eden dostluklarım oldu.
    Tatvan’da bulunduğum sürede, fotoğraf çeken biri değildim. Siirt’te bulunduğum
    sürede ise fotoğraf çektiğim için zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Bu fotoğraf
    çekimleri sırasında, açık arazide, tamamen doğal ortamda, çadırlarda yaşayan ve
    hayvancılık yaparak geçimlerini sağlayan aileleri (Koçerleri) gördüğümde, ilk
    düşündüğüm şey onların yaşamlarını fotoğraflamaktı. Onlarla görüşmemi sağlayacak
    en doğru kaynak hemen yanıbaşımdaydı. Çalıştığım hastanenin sahiplerinden biri
    olan ve artık şehirde yerleşik olarak yaşayan, kendisi de Dudêran aşiret ağası bir
    Koçer olan, sayın Abdurrahman Tetik, yanıma yeğeni Salih Tetik’i de katarak, beni
    Botan Çayı kenarında yaşayan Soran aşiretine mensup ailelere yönlendirdi.

    Burada ilk tanıştığım kişiler Kasım Baykara ve Fevzi Aksu oldu. Bu tanışmada beni ilk
    etkileyen, hayatını çobanlık yaparak geçiren Kasım’ın “Bir şey ister misiniz?” diye
    sorduğumda kitap istemesi olmuştu. Yaklaşık bir sene süren fotoğraf çekimleri
    süresince çıkarsız dostluğunu hep hissettiğim Fevzi ise bir defasında “… biz
    ömrümüzü bu şekilde dağlarda tüketiyoruz. Çocuklarımın da burada tükenmesinden
    korkuyorum…” demişti.


    Ülkemizin bu bölgesinde, yüzyıllardır göçebe kültürü ile yaşayan, daha önceleri kışın
    Çırav Yaylası’nda, yazın ise Herekol Dağları’nda sürülerini otlatan bu aileler, yaklaşık
    otuz senedir yaşanan terör nedeniyle; kışın daha sıcak iklime sahip olan Botan Çayı
    civarında; yazın ise daha serin olan yüksek irtifadaki Başkale (Van) yaylalarında,
    hayvancılık ve peynir üretimiyle hayatlarını kazanıyorlar. Okul çağındaki bazı
    çocuklarını ise kış aylarında Eruh’daki yakınlarının yanına gönderiyorlar.

    Hem feodal yapı, hem ekonomik problemler, hem de terör problemi nedeniyle zaten
    zor olan yaşamları daha da zorlaşsa da, her şeye rağmen mutlu olmasını bilen bu
    insanların yaşamlarını, günümüzün pek moda olan organik ürünlerine benzetiyorum.
    En yakınımızdaki insanların bile hiç beklemediğimiz şekilde samimiyetsiz ya da art
    niyetli olduğunu görebildiğimiz bir zamanda, yaşamları gibi duyguları da hormonsuz
    ve katkısız olan bu nadir insanlarla tanışmak benim için gerçekten hayatımdaki en
    güzel deneyimlerden oldu. Meraklarını, sevinçlerini, şüphelerini, korkularını veya
    kızgınlıklarını hiç bir art düşünce olmadan doğrudan ifade ediyorlar.

    Fotoğraf çekimlerine ilk başladığımda fotoğraf makinesini görünce korkan ve kaçan
    çocuklar, utanarak yüzlerini saklayan genç kızlar ve kadınlar, tüm yaşamlarında
    görmedikleri kadar çekilen bu fotoğrafları acaba ne yapacak diye düşünen delikanlılar
    ve aile reislerinin, bir süre sonra; “Bugün doktor fotoğraf çekmeye gelmedi…” diye
    düşündüklerini hissettim. Çocuklar oyunlarını, genç kızlar ve kadınlar beri’ye giderken
    türkülerini, erkekler sofralarını ve dostluklarını paylaştılar benimle.

    İşte bu paylaşımın sonucu olan ve onların yaşamlarından bir kesit sunan bu
    fotoğraflar, ben onların dillerinden anlamasam da; aramızda ortak bir dil oluşturdu. Bu
    fotoğrafları sizlerle paylaşmak benim için onlara teşekkür etmektir.

    Onların yaşamlarının kolaylaşması için gerekli eğitim, istihdam, terörün
    sonlandırılması gibi sosyal düzenlemeler; güzel Türkiye’mizi yönetenlerin görevidir.

    Ömer Yağlıdere

  3. #3

    SİTE KURUCUSU
    Array
    Üyelik tarihi
    31.07.2005
    Yer
    Siirt
    Yaş
    44
    Mesajlar
    13.422
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    Ömer Yağlıdere hocamız son derece önemli bir konuda çalışma yapmış ve Siirt'te bulunduğu süre içinde de bizlere çok faydalı olmuştur. Kendisine öncelikle teşekkür eder etmeyi bir borç biliyorum.

    Koçerler, Siirt'in bir kesimi oluşturmakla birlikte, fotoğraflarda çok fazla detayı da görme fırsatı bulduk. Yaylalarda hayatın zorlukları, su taşıyan kadınlar, kendi aralarında oynayan minicik çocuklar, dünyanın bir sıkıntısından uzak güzel bir hayat.

    Bu eşsiz fotoğraf şöleni için tekrardan Ömer hocama teşekkür ediyorum. Yolum düşerse bir gün mutlaka ziyaretine gideceğimi belirtir, çalışmalarında başarılar dilerim.


 

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •