çok güzel bir yer gidip görmek lazım
ilçinlerin köşkü oluyorjandarmaya varmadan...
tilloya bile varmadan
"BİZİM YANIMIZA GELEN HİÇ KİMSE GELDİĞİ GİBİ AYRILMAMIŞTIR"Şeyh Muhammed Kazım KS
çok güzel bir yer gidip görmek lazım
Tillo Genel görüntüsü
İsmail Fakirullah ve İbrahim Hakkı Hazretleri Türbesi
İbrahim Hakkı Hazretleri Müzesinde bulunan Türbenin Panosu
Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler
Hocamızın anlatıldığına göre çizilen portresi
Müzede bulunan Güneş Hadisesinin gerçekleştirilmesi için kullanılan bir alet
İsmail Fakirullah ve İbrahim Hakkı Hazretlerinin Torunlarından olan Molla Abdulaziz
Çook Güzel Bir Yer Haftada 1 Kez Gidilmesi Gereken Bir YEr!....
Siirt’in gizli bahçesi Tillo
Selçuk için Şirince, Bursa için Cumalıkızık ne ise Siirt için de Tillo odur. Haftasonları temiz hava almak isteyenleri sıradışı mimarisi ile de çeker bu küçük köy. Tek fark, Tillo’nun çok az ziyaretçisi olması. Bu köy batıda olsaydı turizm şirketlerinin yoğun ilgisine mazhar olur, eski evler butik otel yapılırdı.
Tillo’ya gitmek istediğinizde karşılaşacağınız ilk problem ulaşım. Siirt ve Tillo arasında çalışan dolmuşlar var. Nasıl gidileceğini araştırdığınızda karşılaşacağınız boş bakışlar isteğinizin alışılmadık bir şey olduğunu anlatmaya yetiyor. Dolmuşlar sizi muhteşem bir tepeye çıkarıp köyün meydanına bırakıyor. Burada cas evlerinin en güzel örneklerini ve evliya türbelerini görebilirsiniz.
İBRAHİM HAKKI ERZURUMİ TÜRBESİ
Bu evliyaların en ünlüsü olan İbrahim Hakkı Erzurumi, Erzurum’un doğusundaki Hasankale Köyü’nde (bugünkü Pasinler) 1703 yılında doğmuş. İbrahim ve babası Molla Osman, Tillo’ya, kökleri Yemen’e dayalı Üveysi Sufi tarikatının ruhani lideri olan bilim adamı İsmail Fakirullah’ın (1655-1734) yanında eğitim almak için gelmişler. Tıpkı lideri gibi İbrahim de sadece İslami hukuk ve teoloji alanında değil, tıp ve astroloji bilimlerinde de usta haline gelmiş. İbrahim Hakkı Erzurumi’nin en tanınmış eseri olan “Marifetname”, 18. yüzyıl Whitaker Almanak’ında olduğu gibi, konuları anatomi, coğrafya ve felsefe olarak ayırmasıyla biliniyor. Hakkı, yaşamının sonraki dönemlerinde İstanbul’a taşınmış ve Sultan I. Mahmud’un kütüphanesinde çalışmış. 1780 senesinde öldüğünde İsmail Fakirullah’ın türbesine gömülmüş.
Paylaştıkları türbeye günümüzde bal rengi bir bina ev sahipliği yapıyor. Osmanlı döneminden kalan bir çok türbenin ve çokgen bir kulenin de yer aldığı bahçesindeki huzur dolu sessizliğe tek müdahale eden, ağaçkakan sesleri. İbrahim Hakkı Erzurumi ve İsmail Fakirullah’ın mezarları ahşap oymacılık sanatının en zarif örnekleri arasında kabul edilen sandukalarda korunuyor. Sandukaların üzerindeki alemler, yabancı turistlere Ortaçağ kiliselerindekileri hatırlatıyor.
Huzur dolu bir atmosfere sahip türbe, 1964 senesindeki restorasyon sırasında ne yazık ki çok önemli bir özelliğini kaybetmiş. Bu tarihe kadar bahar ekinoksunda (21 Mart) güneşin ilk ışıkları tepedeki kuleden yansıyıp pencereden girer ve İsmail Fakirullah’ın mezar taşında parlarmış. Bu muhteşem görüntü artık maalesef yok ancak köylüler sizi bir apartmanda bulunan müzeye götürüp bunun nasıl gerçekleştiğini gösteren çizimleri paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorlar. Burada ayrıca İbrahim Hakkı Erzurumi tarafından yapılan bilimsel aletleri görmeniz ve onların nasıl çalıştığı hakkında bilgi almanız da mümkün.
ESKİ EVLERDEKİ İŞÇİLİĞE DİKKAT
Siirt’te olduğu gibi Tillo’da da özgün mimari, cas evlerden oluşuyor. Çoğu iki veya üç katlı ve düz çatılı. Pencereleri ve kapılarındaki zarif işçilikle de dikkat çekiyorlar. Çeşitli motiflerle süslenen alçıtaşlarındaki oymalardan bazıları ince detaylara sahipken çoğu bir geyiğin ayak izlerini andırıyor. Evlerin giriş kapısını çevreleyen oymalar zenginlikleriyle görenleri şaşırtıyor, hatta bazıları batı Avrupa’daki katedrallerde görebileceğiniz taş işçiliğini hatırlatıyor. İç duvarlar canlı renklerin kullanıldığı basit duvar resimleri ile bezenmiş. Pencerelerin önü her bir çubuğunun üstünde üçlü alemler bulunan ızgaralarla süslenmiş. Bu yapılar ülkenin başka yerinde olsalardı, bir otele dönüştürülmek üzere esaslı bir restorasyona alınırlardı.
Bu muhteşem binaların hemen yanına, modern diye tanımlanan korkunç binaların yapıldığını gördüğünde insanın içinden ağlamak geliyor. Geçmişin o zevkli insanları, o ustalar nereye kaybolmuş? O görkemli piramitleri yapanların bugünkü Mısır’da yaşayanların ataları olduğuna inanmayanlardanım. Maalesef günümüz Tilloluları da kafamda soru işareti yaratıyor.
Parke taşlarla döşeli dolambaçlı yollarında yürüyüp cas evlerini görmek için bile Tillo’ya gitmeye değer. Sulu narları ve tombul fıstıklarıyla ünlü olan bu bölgeyi, yaz aylarında ziyaret edenler tepeden muhteşem manzarayı seyretmeye doyamıyor.
Bir gün bu evlerin yok olacağı ve yerlerine çirkin beton binaların dikileceği düşüncesi tarihi solumak isteyenleri harekete geçirmeli, birileri Tillo’nun çığlıklarını duymalı. Söylemeye bile gerek yok, burada turistlere yönelik alt yapıyı bulmak olanaksız. Otel, kafe, yerel lezzetlerin sunulduğu restoran ya da hediyelik eşya dükkanı yok. Tüm bu tür ihiyaçlarınız için Siirt’e gitmek zorundasınız. Tillo Türkiye’nin güneydoğusunda, unutulmuş bir köşede gerçek köy hayatını sunuyor. Acımasız “modernleşme” tarafından zaptedilmeden, bir an önce gidin.
NASIL GİDİLİR
Tillo’ya giden taksi-dolmuşlar Siirt’teki Büyük Otel’in önünden kalkıyor ve sadece doldukları zaman hareket ediyorlar. Boş olan yerleri de ödeyerek kalkışı hızlandırabilirsiniz. Geri dönüşte sizi şehir merkezine daha yakın bir yerde bırakacak bir minibüs bulabilirsiniz. Düzenli otobüs seferleri Siirt’i Diyarbakır ve Şırnak’a bağlıyor.